1 Mart 2015 Pazar

Sevişirken Apartmanı Ayağa Kaldıran Çift

Kimimiz için travma sebebidir.

bizim üst komşu vardı bir tane. kel kafalı, kısa boylu, tıknaz bir şey. apartmanın otoparkında arabasını babama göre "oraya" koyduğu için sevmiyoruz pek adamı, daha doğrusu babam sevmediği için biz de sevmiyoruz. arada apartmanda karşılaşırsak selam veriyoruz o kadar.

bir gece yatıyorum üst kattan bir bağırış çağırış. koltuklar oradan oraya gidiyor. evde köpekleri var bir tane o havlayıp duruyor. aha dedim eleman karısını dövüyor herhalde. 5-10 dakika sonra kesildi sesleri. sonra ertesi gece bir daha aynı sesler. böyle 3-4 güne bir hep bu seansı duyuyorum. arada karşılaşınca apartmanda karısına bakıyorum bir yerinde morluk, darp izi var mı falan diye, yok. gayet iyi anlaşıyor da gözüküyorlar. böyle şeylerde tam emin olmadıkça araya girersen rezil olduğunla kalıyorsun. bunu bildiğimden temkinliyim ama adamdan da şüpheleniyorum bir yandan.

yine bir gece sabaha karşı 5-6 civarı yine bağırışlar, ittirilen koltuklar, havlayan köpek, ne dediği anlaşılmayan, ağlamaklı yüksek sesli sözler. uyandım uykudan. artık iyice korktum karısını boğazlayacak hayvan diye. sabah erkenden kalktım, babama anlattım.

- baba gece üst kattaki sesleri duydun mu?
+ yok, noldu ki?
- baba herif karısını dövüyor sanırım.
+ emin misin?
- valla %95 gibi bir şey. bir daha duyarsam kaldırayım seni de dinle. kadını kurtaralım.
+ tamam uyandır.


2-3 gece sonra yine bir hırgür başladı. ben fırladım yataktan babamın yanına.

- baba kalk! başladılar kavga etmeye, gel.

babam kalkınca annem kalktı sonra bizi duyan kuzenim kalktı. evde o aralar misafir olan teyzem kalktı. 5 kişi salonda bağırışmaları dinliyoruz ama bu sefer bir fark var. çünkü ben hep odamdan dinlediğim için anlaşılmayan sesler salondan gayet iyi anlaşılıyordu salonlarındaki koltukları oradan oraya kayıp giderken.

- hadi hayvan hadi!
+ azgın karı seni!
- boşal artık lan!
+ ııaaahhhhh!
- aaaahhhh!
* havv hav hav!
+ ohhhhhhh!
- ahh hayvan herif!


böyle birbirimize baktık. televizyonda sevişme sahnesine denk gelmiş aile gibiydik ama kanalı değiştiremiyorduk. ben ise bildiğin porno seyrederken tüm aileye yakalanmış gibiydim ama bir türlü alt+tab yapamıyordum sanki. lan evin köpeğini de bildiğin tribünde amigo yapmış pezevenkler tempo tutturuyolar kendilerine. yaklaşık 1 dakika daha öyle durduktan sonra adamın "hııııaaahhhhhhhh" kadının da "vuuuuuhhhhhh" diye boşalmasını da dinledik ve sessizliği babam bozdu.

- yok dövmüyor sanırım başka bir tartışma var herhalde.

deyip kaçtı, annem de peşinden gitti. teyzem korkudan çoktan yatağına girmiş ağlıyordu. bir tek kuzen kalmış pis pis sırıtıyordu bana.

+ bizim götten bacağa bak sen ya götü yere yakın olandan korkcan haa ehehehe.
- terbiyesizlik yapma hadi git yat.
+ dümdüz etti haa.
- hadi yat dedim!


odama gittim, "çiftler sevişirken bütün apartmanı ayağa kaldıran mal" olmanın ezikliği, tüm aile üst katta dönen hardcore seksi canlı olarak dinlemenin utancı, "ulan millet ne sevişiyor haa çatur çutur biz hala neyse..." düşüncesinin burukluğu ve en önemlisi o üst katta oturan yerden bitme kelin aslında brazzers'taki kel adam olduğunu öğrenmenin tedirginliğiyle kapımı, penceremi kilitleyip cenin pozisyonunda yattım ağlayarak ve "bu apartmanda anamız bacımız oturuyor lan" diyerek.

artık ben de gıcığım adama o "oraya" öyle mi konur hayvan?!

26 Şubat 2015 Perşembe

Milletin Derdi Biz Olmuşuz,Demek ki Zamanında İyi Koymuşuz

      Öncelikle böyle bir başlık attığım için özür dilerim ama içeriğe en uygun başlık bu olurdu herhalde.Farklı kültürlerden insanların birbirlerini tanımasında ve sahip oldukları ön yargıları aşmasında en büyük engellerden biri de, şüphesiz, çağlar boyunca nesilden nesile aktarılan sözel kültür ögeleridir. Aşağıda çarpıcı örnekleriyle verdiğim Türklere karşı ayrımcılığı ve ırkçılığı körükleyen deyim, deyiş ve atasözlerini bilmek, bunları üreten, yaşatan anlayışa karşı kendimizi doğru ifade edebilmek için bir şanstır. Ayrıca "İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır" deyişi de unutulmamalıdır. Zira bizim kültürümüzde de yabancı düşmanlığını körükleyen onlarca deyim, deyiş ve atasözü mevcuttur.Gelin galerimize göz atalım.

1. İtalyanca


"Anneciğim, Türkler geliyor." ("Mamma li Turchi"): Türkleri korkunç olarak gösteren ırkçı bir İtalyanca deyiş.

"Türk gibi pis kokmak" ("Puzza come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim.

"Türk gibi küfretmek" ("Bestemmia come un Turco"): Irkçı bir İtalyanca deyim


2. Sırpça


"Bir ite bir de Türk'e güvenilmez.": ("Keru i Turčinu nikad ne veruj"): Irkçı bir Sırpça deyiş

"Bir Türk gibi bencil" ("Ljubomoran kao Turčin"):
Daha çok yaşlı nesil tarafından kullanılan, dolayısıyla unutulmaya yüz tutmuş ırkçı bir Sırpça deyiş.

"Türk" ("Turci"): Sırpça'da "Türk" kelimesi, kadınlara haksız ve eşit olmayan bir şekilde davranan geleneksel erkek tipini betimlemek için kullanılan ırkçı bir deyiştir. Günlük dildeki kullanım yaygınlığı az olsa da, hakaret etmek için kullanılan bu sözün anlamı taraflar tarafından açıklama gerektirmeden anlaşılabilmektedir. Bu noktada açıkça ırkçı olan durum, onaylanmayan bir davranış şeklinin belli bir ulusal kimlikle eşleştirilmesidir.

"Türk gibi (araba) sürmek" ("Vozi kao Turčin"): Kötü araba kullanmak anlamına gelen ayrımcı bir Sırpça deyim. Örneğin, ünlü bir Sırp müzik grubunun Batı'da gerçekleşen kötü şeyleri anlattığı "Batı'da Yeni Bir Şey Yok" ("Na Zapadu Ništa Novo") adlı parçasının sözleri arasında şu cümleye rastlanır: "Yorgun bir Türk araba kazasına neden oldu." ("Umımi Turčin izazvao sudar.")

"Türkler nereye, küçük Mujo oraya!" ("Kud svi Turci, tu i mali Mujo"): Türklere ve Bosnalılara yönelik bu yaygın ayrımcı Sırpça deyiş, kendi başına düşünemeyen kişinin kalabalığı takip edeceği anlamında kullanılmaktadır. Bu deyişte kalabalık, Türkler üzerinden ifade edilirken aptal kimseyi betimleyen Mujo, Bosnalılarla ilgili şakalarda kullanılan yaygın bir isimdir.


3. Rusça


"Bir Türk aptal değilse, o Türk değildir." ("Если турок не придурок – значит он не турок"): Türklere yönelik ırkçı bir Rusça deyiş


"Türk" ("турок"): Rusça'da "Türk" kelimesi, cahil birini betimlemek için kullanılabilmektedir.



4. Maltaca


"Bir Türk vaftiz edildi!" ("Tgħammed Tork!"): Malta'da, az rastlanır bir olayı betimlemek için kullanılan ayrımcı bir deyiş.

"Türk" ("Tork"): Malta'da "Türk" kelimesi, doğası gereği korkulan ve istenmeyen kişiyi betimlemek için kullanılabilmektedir.

"Türk müyüm?" ("Mela jien xi Tork, jew?"): Malta'da, bir gruptan dışlanıldığı zaman kullanılan ayrımcı bir deyiş.


5. Rumca


"En iyi Türk, ölü Türk'tür.": ("Τουρκος καλος μονο νεκρος"): Güney Kıbrıs'ta askeri talim sırasında kullanılan ve 2008 yılında alınan bir kararla yasaklanan ırkçı bir deyiş.

6. Fransızca



"Gerçek bir Türk" ("C'est un vrai Turc"): Kaba ve acımasız insanları betimlemek için kullanılan ırkçı bir Fransızca deyiş.

"Türk gibi" ("à la turque"): Bir kişi ya da şeyle pervasız bir şekilde ilgilenme anlamına gelen ırkçı bir Fransızca deyiş.

"turquerie": "Türk zevkinde" anlamına gelen bu deyiş, Fransızca'da kaba, zalim ve açgözlü davranışları ifade etmek için kullanılagelmiştir.

7. Almanca


"Kümmeltürke": "Kimyon Türk": anlamına gelen ırkçı bir Almanca deyiş.

"türken": Büyük harfle başladığında "Türkler" anlamına gelen bu Almanca fiil, aldatmak anlamına gelmektedir.

"Türkenhund": Türk köpeği anlamına gelen ırkçı bir Almanca deyiş.

"Türkenknecht": Irgat anlamında kullanılan Türklere yönelik ırkçı bir Almanca deyiş.


8. Ermenice


"Neden ters bakıyorsun, Türk'ün domuz etine baktığı gibi?" ("Ի՞նչ ես թարս նայում, ոնց որ թուրքը խոզի մսին նայի"): Kötü kötü bakan kişiyi betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.

"Türk evi" ("թուրքի տուն"): Düzensiz ve kirli bir yeri betimlemek için kullanılan ırkçı bir Ermenice deyim.

"Türk ile dostluk yap, ama sopayı elinden bırakma, her an ısırabilir." ("Թուրքի հետ ընկերություն արա, բայց փայտը ձեռքիցդ բաց մի թող"): Türklerle dostluk kuran Ermenilere yönelik ırkçı Ermenilerin kullandığı, "Türk'ün dostluğu menfaatleri bitene kadardır, daha sonra zarar verir." anlamına gelen ırkçı bir Ermenice deyiş.

"Türk müsün?" ("թուրք ե՞ս"): "Aptal mısın?" anlamında kullanılan ırkçı bir Ermenice deyiş.

9. Arapça



"Onu eve alma, o bir Türk." ("لا تدع له في البيت وهو الترك"): Birisini hırsızlıkla itham ederken kullanılan ırkçı bir Arapça deyiş.

"Türk gibi mi görünüyorum?" ("هل أبدو مثل الترك"): Türklere yönelik ırkçı bir Arapça deyiş.


10. Yunanca

"(Öfkesinden) Türk oldu." ("Εγινε Τούρκος"): Aşırı öfkelenen birini tanımlamak için kullanılan yaygın bir ırkçı Yunanca deyiş.

11. Rumence

"Seni Türk!" ("Măi, turcule"): Cahil birini betimlemek için kullanılan ırkçı bir Rumence deyiş.

12. Flemenkçe


"Türk" ("Turk"): Flemenkçe'de "Türk" kelimesi, kirli, barbar ya da kana susamış anlamında kullanılabilmektedir.

"Türk'e benzemek" ("eruit zien als een Turk"): Kirli ya da iğrenç anlamında kullanılan ırkçı bir Flemenkçe deyiş.


13. İspanyolca


"Türk" ("Turco"): İspanyolca'da "Türk" kelimesi, birini aşağılamak için kullanılabilmektedir.


14. Norveççe

"Türk gibi sinirli olmak" ("Sint som en tyrker"): Türklere yönelik ırkçı bir Norveççe deyim.


Kaynak : Onedio

Tanrı'nın Bedduası Tutar

Bilindiği gibi "beddua"nın anlamı "kötü dua"dır. Türkçesi : İlenme ya da ilenç.

Aşağı durumda olan bir kimse, yukarıda olan birinden bir şey istediğinde, bir dilekte bulunduğunda "dua" denir buna. Kötü olanına da "beddua". Bu dilek yöneltildiği zaman, birinin kötü duruma düşmesi istenir. Bunu sağlaması için yukarıda olan birisinden, üstün bir güçten dilenir.

İnsanların "tanrı"dan, "üstün bir güç"ten dilekte bulunmaları doğal. Ama "tanrı"nın dilekte bulunmasına gelince, anlaşılır gibi değil. "Tanrı" her gücün , her şeyin üstünde görüldüğüne göre hangi üstün güçten dilekte bulunur? Gelin işin içinden çıkın!

Kuran'daki tanrının beddualarını akla uygun bir biçimde yorumlamaya çalışan Kuran yorumcuları çok zorlanırlar, işin içinden çıkamazlar bir türlü.

Kuran tanrısı en başta insan denen varlığa beddua eder:


-"Canı çıksın o insanın, o ne nankördür."(Abese, ayet 17)

Böyle bir beddua kimin için yapılır? Kuşkusuz düşman için. Demek ki Kuranın tanrısı insanı da düşman görüyor.

Sonra inanmazlardan özellikle kimilerini seçer, onlara beddua eder. Örneğin yahudileri, hıristiyanları:

-"Onları (yahudileri, hıristiyanları) Allah yok etsin!"(çev. Diyanet, Tebe, ayet: 30)

Allahın kendisi "Allah onları yok etsin!" diyor. Şaşılacak şey değil mi?



Tüm kafirlere, özelliklede bir kesimine:

-"And olsun ki ey inkarcılar ! Siz aykırı görüştesiniz! Bundan dönebilecek kimseler döndürülür. Boş sanıda bulunan, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! (çev. Diyanet, Zariyat, ayet: 8-11)


-"Ey Muhammed! Onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar düşmandır. Onlardan çekin Allah canlarını alsın Nasılda aldatılıp döndürülüyorlar!" (çev. Diyanet, Münafıkün, ayet: 4 )

Burada da Allah, münafıklar için beddua ediyor.

-"Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti! Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Canı çıkası sonra yine ne biçim ölçtü biçti! (çev. Diyanet, Müddessir, ayet: 18-20)


Hadislerde, Kuran yorumlarında belirtildiğine göre, burada kınanan, beddua edilen kişi, Muğire Oğlu Velid'dir. (Bkz. F.Razi, 30/198-202) Aynı kişi için Kalem suresinde de sövgüler yer almış, en sonunda "piç" anlamında "zenim" denmiştir. (Bkz. Kalem, ayet:8-13, Celaleyn, 2/230 ve öteki tefsirler).

- "Ebu Leheb'in elleri kurusun! Ok olsun malı ve kazndığı kendisine fayda vermez. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır." (çev. Diyanet, Tebbet, surenin tamamı)

"...elleri kurusun!" yerine, "iki eli kurusun " diye çevrilirse, ayetteki aslına daha uygun düşer.

Tanrı'nın burada beddua ettiği "Ebu Leheb", Muhammed'e inanmadığı için ve düşman sayıldığı için Tanrı beddua ediyor.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Kuduz Bir Köpek Kadar Yalnızım




                                     

Yalnızlık gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir

Isınmak için güneşin doğmasını beklersin ama o güneş hiç bi zaman doğmaz

Yalnızlık bulmadığın sevgiyi,başka yerlerde aramak gibidir

Ne yaparsan yap onu bulamaycağını bilirsin ama yinede denemekten vazgeçmezsin

Onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın

Yalnızlık aynı havayı soluyupta bi türlü yanyana olamamak gibidir

Aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin

Ama yapamazsın

Aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar

Eski bir sandalyenin gıcıramasıdır yanlızlık...
-------------------------------------------------------------------------------------------------

Herkes terk etti gitti beni

Sol kaburgam bile firar etti gitti bedenimden

Aradan geçen zaman bile yetmiyor unutmaya

Ettiğimiz kavgaları bile özlüyorum

Saçlarını okşamayı,ellerini tutmayı,aniden boynuna sarılmayı

Bana bakışını,karşımda duruşunu,hatta arkasını dönüp yatışını bile

Ona sarılmayı,herşeyden çok özlüyorum...

Her Canlı Bir Gün Tutuklanmayı Tadacaktır

               Nedir bu polis devleti ? ne işe yarar ? iyi midir kötü müdür ? Bunların cevaplarını herkes adına ben veremem.Ama bana kalırsa sonumuzun geldiğinin göstergesidir.Şöyle bir açıklayalım neymiş polis devleti ; 'Yöneticilerin halka karşı hiçbir hukuk kuralıyla bağlı olmadığı yönetim biçiminin adıdır. Günümüzde Hukuk Devleti kavramının karşıtı olarak kullanılan terimin tarihsel kaynağı, mülk devlet kuramından sonra Orta Çağ'da ortaya çıkan polis devleti kuramıdır'... Demiş Vikipedimiz.Halk dilinde açıklamak gerekirse,yolda yürürken eğer memur bey senin her hangi bir şeyine gıcık olursa,sorgusuz sualsiz,üstünü arayıp,arabaya atıp,emniyete götürüp 48 saat kimseye haber vermeksizin,hiç bir hukuki işlem yapmaksızın gözaltında tutabilir...



            Bununla sınırlı kalıyor mu ? tabiki de hayır güzel bir cuma akşamı,kahvenizi,çayınızı yaptınız,geçtiniz televizyonun,bilgisayarın karşısına,en sevdiğiniz dizi,film vb. açtınız izliyorsunuz.Aa oda ne,zil çaldı,merakla gidiyorsunuz,kapıyı açtığınızda 4 polis memuru,2 si bilgi işlemden,evinize kadar iştirak etmişler.Buyrun memur bey ? Sanane deme olaslığı yüksek memur beyimizin.Hiç bir arama izni falan sormayın,zaten yok.Öküz değilse içeri girmemiz lazım diye izah edebilir,he öküzse açılın diye şafak baskını tadında evinizin salonuna dalabilir,evinizin altını üstünü didik didik arayabilir,kişisel bilgisayar,tablet,telefon
veya hepsini birden,alıp emniyete götürüp inceleyebilir.He siz diyorsanız ki,ben etliye sütlüye karışmam,benim siyasetle,bırakın siyaseti ülkemle işim olmaz,o zaman tamam sizin korkmanıza gerek yok.Ama eğer farklı bir görüşe sahipseniz,hükümete karşı ters bir laf etmişseniz,yaptıklarını (yok artık) beğenmemişseniz,yandığınızın resmidir,koğuş hayatına hazırlanın derim.Çünkü bunlar kişisel elektronik aletleriniz alıp sadece yüklü olan dosyalara bakmıyorlar artık,sizin kişisel her türlü hesabınızı kontrol etme hakkına sahipler,her attığınız tweet'i,didik didik inceliyorlar.


             'Ya Ahmet hep kötüledin sen bu yeni paketi,hiç mi iyi yanı yok ya'  diyorsanızda eğer var tabi iyi yanı olmaz mı.Mesela eylemlerde 3 gün çıkmayan boyalı sular kullanılacakmış.Ne kadar şahane değil mi 5 eyleme farklı kıyafetle katılsanız,gardrobunuzda bir renk şöleni olur,


            He unutmadan bide,artık polislerimiz istediği zaman silahını çıkarıp ateşleyebilecek.Yani kış günü soğukta donarken,atkınızı sıkıca bağlamışsanız headshot yeme ihtimaliniz var aman dikkat diyelim.neyse zaten kapı çaldı,memur beyler zahmet etmiş bize kadar gelmiş,ben bi çay koyyim onlarda kasayı söke dursun,sağlıcakla kalın...       

23 Şubat 2015 Pazartesi

Anne Ben Ateist Oldum.



       Ateist olmak... Ülkemizde sizce ne kadar hoşgörüyle karşılanır ?  Hırsızlık yapmak,işkence etmek,taciz etmek ve hatta tecavüz etmek bile bu ülkede normal karşılanırken bir insana ateist olduğunuzu söylediğiniz anda sizden buz gibi soğuması işten bile değildir.Ama şu işe bakın ki bu saydıklarımın hepsini yapanlar da müslüman kesimidir.

       Bu başlık altında neden ateist olduğumu,ne gibi değişiklikler olduğunu,iyi veya kötü yanları olup olmadığını yazmak istiyorum.Öncelikle nasıl ateist olduğumdan başlayalım.Yanlış hatırlamıyosam Lise 2 nin ortalarına doğru,yavaş yavaş sorgulamaya başlamıştım.sorgulamaya başladım ama hala geceleri yatarken dualar ederdim,bayram namazlarına gider,tanrıdan af diler tövbeler ederdim.Çok basit bi şekilde düşünmeye başladım,şu Evren 15 milyar yıldır var, Dünya 4.5 milyar yıldır, İnsanlık 200.000 yıldır, hak din diye iddia edile İslam ise sadece 1500 yıldır var.Bu yoldan ilerlemeye karar verdim,tanrı ne yapmış olabilir ki bu kadar milyar yıl,ne insanlığı yaratmak aklına gelmiş nede dinleri en başta göndermek.

Araştırmaya başladım,ilk olarak kuranı okumakla başladım işe.Evet çoğu müslüman gibi bende gönderilen kitabı okumadan inanıyordum dinime,ilk okuyuşumda pek anlayamadım,düşündüm ben mi salaktım acaba,hani tanrı onu en anlaşılır dilde yazmıştı.Tekrar okudum daha iyi anlamaya başladım ve sonunda 3 kez hatim etmiştim.Sonra bilim kitaplarına yöneldim,evreni araştırmaya başladım,karadelikler,solucan delikleri,galaksiler,yıldızlar,ne gelirse aklınıza,bu imkansızdı,böylesin geniş bir evren,sadece tek bir ırk için gönderilmiş bir DİN. Daha çok araştırmalar yaptım, ateist olanların hikayelerini dinledim,mantıklı geldi bir çoğu,sonra incili okudum,onda da çelişkiler buldum,Anladım ki gerçek bir din yok.

          Tabi yukarıda anlattıklarımı özet geçerek yazdım,bu kadar kolay olmadı,aylarımı hatta senelerimi aldı dinleri terk etmem.Ateizmi seçmemin nedeni kesinlikle ve kesinlikle dinden kaçmak değildi.ama ne yalan söyliyim,dinleri reddettikten sonra bi rahatlama geldi.Ama bu rahatlama ne saygımı,ne terbiyemi nede davranışlarımı etkiledi,ben gene aynı bendim,Ateist oldum diye,etrafa kötülük saçan,önüme gelene tecavüz eden,saygınlığımı yitiren,herkesin nefret ettiği biri haline gelmedim.Gerçi bana kazandırdığı bişeyde olmadı,ama kendi bildiğim doğrular üzerinden hareket etmek beni hep rahatlattı...

90'larda Çocuk Olmak.



80'lerin yeri hep ayrıdır bizde,yaşamasam bile ayrı bir ilgi duyarım 80'lere...90'larda doğdum ben,ama 80'lerin esintisi vardı gene o yıllarda.teknolojinin o yayılmadan önce ki son yılları.Mahalle maçlarının,misketlerin,saklanbacın,tasoların son demleriydi 90'lar.Biz şanslıydık aslında sokakta oynayan son nesil olarak.Hala var mı bilmiyorum,bizim zamanımızda 9 aylık,alman kale falan vardı,Hala aklımda sektirmeyi bilmeyen çocuğun tamam ben geçerim kaleye diyişinde ki çaresizlik.

        Özlüyorum o yılları.Açıkcası o yıllara nazaran durumumuz gayet iyiydi.Mc donalds'ın revaçta olduğu yıllardı,haftada en az 1 kere babamla Mc'donalds'a  giderdik,çocuk menüsünün yanında verilen seçebileceğin 11 çeşit action figürlerin hepsini alırdım.Oyuncaklarım vardı,bilgisayarım yoktu,ve oyuncaklar çok mutlu ediyordu beni.Yerden yüksek ne kadar salakça,ama bi o kadarda güzel bi oyundu ozamanlar.Kaldırımlar boştu ozamanlar rahatça oynayabilirdik.Bence eskiden karın daha fazla olmasının sebebi küresel ısınma falan değil,yıllarca git gide çoğalan araba ve insan çokluğu.eskiden istanbulun en alçak noktasında bile bileği geçen kar kalınlığı olurdu,şimdi tutması için 2-3 gün boyunca yağması lazım.Birde eskiden şimdi ki gibi kalleşce arkadaşlıklar yoktu,biz avcumuzu cam parçasıyla keser,tokalaşır acımamış gibi yaparak kan kardeş olurduk.Mahalleden istediğimizin kapısını çalıp 1 bardak su isteyebilirdik.Güven vardı eskiden.Burda çok yaşlıymışım gibi konuşuyorum ama gerçekten 10-15 sene çok şey değiştiriyor.Atariyi ömrü hayatı boyunca duymamış bir nesil yetişiyor.Azmı kafa yorardık o silahın ekrandan o kuşları nasıl vurduğuna.

         Mahalle maçlarınıda unutmamak lazım,aldım verdim ben seni yendim gibi adaleti sağlayan bir düzen vardı mahallede,kimse o yargıya karşı gelmezdi,gerçi arada itiraz edenler olurdu siz çok güçlü oldunuz diye,ama orda gene yargı devreye girerdi,yaşça büyük olan,veya topu çok iyi oynayan kişilik,tamam sizden başlasın veya size 3 avans gibi adil yaklaşımlarda bulunurdu.Kaleci oyuncu tabiri bizim zamanımızda gelişmiş bi pozisyondur,kaleci aynı zamanda orta saha oyuncusu hatta kimi zaman forvet olduğu görülmüştür.Mahalle maçları üzerine orta kalınlıkta bir kitap bile çıkabilir aslında.
        Bide 90'larda müzik kültürümüzde pek bir havalıydı.Çelik,Sezen Aksu,Tarkan,İzel,Sertab ve daha nicesi.Nasıl zor zamanlarsa artık ozamanlar,bir tane normal şarkı,klib bulmak kolay değil,herkes kafasına göre,herkes saykodelik.Tabi biz ozamanlar rock'cı falan değiliz,gerçi ozamanlar müzikle pek aramız falanda yoktu oyunlardan ve okuldan.Ama Sertab Erenerin sakin ol klibi,günlerce rüyalarımdan çıkmamıştı esasen.
         Kısacası özlüyorum 90'ları,Barış abimizi,Kaygısızları,tetrisi,Pokemonu,çatapatları,ardımızda bıraktığımız herşeyi...